Elektronik Ticarette Sahte Ürün Sorunu Ve Sorumluluklar
Günümüz ticaretinin büyük bir bölümünü oluşturan elektronik ticaret uygulaması günlük hayatımıza sunduğu birçok kolaylıkla birlikte, bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Hukuk da toplum hayatının ayrılmaz bir parçası olarak, bu yeni uygulamaları takip etmekte ve yeni sorunlara yeni çözümler üretmeye çalışmaktadır. Yazımızda elektronik ticaret yöntemiyle piyasaya arz edilen sahte/taklit ürün sorununu inceleyecek ve bu konuya imalatçı (üretici) ile tüketicinin gözünden ayrı ayrı değinmeye çalışacağız.
Mevzuatımızda 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu (“Kanun”)uyarınca her şeyden önce piyasada bulunan ürünün “güvenli” olması temel prensiptir. Güvenli ürün, “kullanım süresi, hizmete sunulması, kurulumu, kullanımı, bakımı ve gözetimine ilişkin talimatlara uygun ve normal kullanım koşullarında kullanıldığında risk taşımayan veya sadece ürünün kullanımına özgü asgari risk taşıyan ve insan sağlığı ve güvenliği için gerekli düzeyde koruma sağlayan ürün” olarak tanımlanmaktadır. Piyasadaki ürünün güvenli olmasında başrol elbette ki imalatçıdadır. Öte yandan, ürün sorumluluğu kapsamında, tedarik zincirinde yer alan (ithalatçı, dağıtıcı, yetkili satıcı gibi) aktörlere de farklı düzeylerde sorumluluklar yüklenmiştir. Bu kapsamda, örneğin; “ürünü kendi isim veya ticari markası altında piyasaya arz eden veya piyasada bulundurulan, ürünü teknik düzenlemesine veya genel ürün güvenliği mevzuatına uygunluğunu etkileyecek şekilde değiştiren ithalatçılar ile dağıtıcılar da bu Kanun kapsamında imalatçı sayılırlar”.
İmalatçının ürün sorumluluğu neredeyse kusursuz sorumluluğa çok yakın düzeyde geniş bir sorumluluktur. İmalatçı, “piyasaya arz etmiş olduğu bir ürünün uygun olmadığını öğrendiği veya bilmesinin gerektiği hallerde ürünü uygun duruma getirmek ve gerektiğinde ürünün piyasaya arzını durdurmak, ürünü piyasadan çekmek veya geri çağırmak için gerekli düzeltici önlemleri ivedilikle alır. Ürünün risk taşıdığı durumlarda özellikle sağlık ve güvenlik bakımından risk teşkil eden hususlar ile alınan düzeltici önlemler ve sonuçları hakkında ayrıntılı bir şekilde ve ivedilikle yetkili kuruluşu bilgilendirir”. Bu şekilde tabiri caizse gözü sürekli piyasadaki ürününün üstünde olması gereken imalatçı için elektronik ticaretin son dönemde getirdiği en büyük zorluklardan biri dönem dönem ürününün taklit/sahte uygulamalarına dijital pazarda rast gelmesidir.
Ürünün internet satışı iki şekilde yapılabilir. Ürünün imalatçısı veya yetkili satıcısı ürünü kendi internet sitesi üzerinde dijital olarak satışa sunabileceği gibi, dijital satış platformları üzerinden de ürün satışı yapılabilir. Pazaryeri olarak adlandırılan bu platformlar çok alıcıya ulaşmak adına son dönemde gerek satıcılar tarafından gerekse tüketiciler tarafından çokça tercih edilen ortamlardır. Ürünün bu şekilde bir platform üzerinden satışa sunulması durumunda, bu platforma sahip firma, satıcısının kendisi olmadığı ürünler için 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun uyarınca bir “aracı hizmet sağlayıcıdır”. Aracı hizmet sağlayıcılar başkalarına ait iktisadi ve ticari faaliyetlerin yapılmasına sadece ortam sağladıkları için; bunların, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişilerin sağladıkları içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmak gibi bir yükümlülükleri bulunmamaktadır. Dolayısı ile e-ticaret pazaryeri platformu olan bu firmaların sahte ürün satan bir kullanıcısını kontrol etme; bu ürünün taklit /sahte olduğunu tespit etme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak böyle bir sahte ürün satışının tespit edilmesi halinde, ilgili satıcının platformdaki satışını engelleyebilirler. Bu da çoğu zaman tüketicinin ve/veya ürünün hak sahibinin nezdinde zarar doğduktan sonra gerçekleşen bir müdahale olabilmektedir. Bu durum aslen hem tüketiciler açısından, hem ürünün imalatçısı/ithalatçısı, satıcısı açısından (ürünün markası ve imalatçının ticari itibarının zedelenmiş olması nedeniyle) hem de sahte ürünün satın alındığı online platform açısından sorun teşkil eden bir durumdur.
İmalatçının piyasadaki ürünlerinin sahtelerinin tamamını tespit etmesi ve tüketicileri bu anlamda tatmin etmesi kendisinden beklenemez. Ancak dönem dönem piyasadaki ürününden numuneler almak veya satış kanallarını takip etmek suretiyle imalatçı veya ithalatçı ürününün sahtesini yakalayabilir. Bu durumda ürünle ilgili yetkili kuruluş (ürünlere ilişkin teknik düzenlemeleri hazırlayan, yürüten veya ürünleri denetleyen kamu kuruluşu) derhal bilgilendirilmeli ve tüketicinin zarar görmemesi veya zararın en az seviyede kalması için aktif bir çaba sergilenmelidir. Ayrıca bu duruma karşı imalatçı veya ürünün ithalatçısı doğrudan ilgili pazaryeri platformu ile bağlantı kurabilir ve kuşkulandıkları satıcıları nedenlerini de belirterek platforma bildirebilir. Bunun yanı sıra, ürünlerinin taklit edildiğini gören üretici veya ithalatçı ilgili satıcıya marka hakkına tecavüzünden dava açarak zararının tazminini talep edebilir. Bunun da ötesinde, Türk Ceza Kanunu kapsamında, dolandırıcılık suçunun şartlarının oluşması halinde, söz konusu sahte ürün üretimi/satışı başlı başına suç teşkil edeceği için belirlenen satıcı aleyhine ürünün hak sahibi savcılığa suç duyurusunda da bulunabilir.
Genel Ürün Güvenliği Yönetmeliğinde ise güvenli ürün tanımını karşılamayan ürün, tehlikeli olarak tanımlanmıştır. Aynı zamanda, anılan Yönetmelik ile, elektronik ticaret faaliyetinde yer alan dağıtıcıların da kendi faaliyetleri ile sınırlı olmak üzere yükümlülükleri belirlenmiştir. Bu doğrultuda, dağıtıcılar, güvenli olmayan ürünlerden doğan risklerin önlenmesine yönelik alınan önlemler kapsamında ürünün risk taşıdığı her durumda imalatçıyı ve yetkili kuruluşu bilgilendirmekle ve ürünün menşeinin izlenebilirliği için gerekli belgeleri bulundurmakla yükümlüdürler. Dağıtıcıların ise, sahip oldukları bilgi ve mesleki birikim çerçevesinde mevzuat hükümlerine uygun olmadığını bildikleri veya bilmelerinin gerektiği ürünleri tedarik etmeyerek, genel ürün güvenliği gereklerine uygunluğun sağlanmasına yardım edecek şekilde faaliyette bulunmaları gerektiği belirtilmektedir.
Bir caydırıcılık yaptırımı olarak Genel Ürün Güvenliği Yönetmeliğinde, yetkili kuruluşların, tüketicilerin üründen kaynaklanan risklere ilişkin bilgi sahibi olmaları amacıyla, güvenli olmayan, yani tehlikeli ve ciddi risk arz eden ürünlere ilişkin olarak ürünü ve riski tanımlayan bilgiler ile üreticiler, dağıtıcılar veya kendisi tarafından alınan önlemleri kendi internet sitesinde veya gerekli gördüğü diğer uygun yöntemlerle ilan edebilecekleri belirtilmektedir.
Öte yandan, bu tarz bir pazaryeri platformundan bilmeden sahte ürün almış olan tüketici, ürünün sahte olduğundan şüphelendiği durumda derhal satın aldığı platformu bilgilendirmelidir. Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği uyarınca tüketicinin bazı istisnai haller dışında on dört günlük cayma hakkı süresi bulunmaktadır. Bu süre dolmadan, tüketici ilgili ürüne ilişkin herhangi bir sebep göstermeksizin cayma hakkını kullanabilir. Ayrıca ürünü satın aldığı satıcıya karşı üründen kaynaklı herhangi bir zarara uğramış ise, buna ilişkin tazminat talebinde bulunabilir. Bunun yanı sıra, tüketicinin platform üzerinden ürünü kendisine satan satıcı aleyhine savcılığa suç duyurusunda bulunma hakkı vardır.
Bunun yanı sıra, tüketicinin sahte ürüne en az şekilde maruz kalması amacı ile Elektronik Ticarette Güven Damgası Hakkında Tebliğ uyarınca “güven damgası” uygulaması başlatılmıştır. Buna göre Tebliğ’de belirtilen asgari güven ve kalite standartlarını sağlayan ve güven damgası almak için başvuran hizmet sağlayıcı ve aracı hizmet sağlayıcılara bu damga verilmektedir. Söz konusu sertifika, tüketici için elektronik ortamda yapacağı alışverişlerde kendisine bir ürün garantisi hizmeti sağlamamaktadır. Öte yandan güven damgası almış olan firmalar ve siteleri tüketici nezdinde tercih edilebilir olacaktır. Bunun tersine güven damgası askıya alınmış veya iptal edilmiş siteler internet üzerinden yayınlandığı için tüketici bu siteler daha riskli olarak algılanabilecektir.
Sonuç olarak, mevzuatta yer alan boşluklar dolduruldukça, yaptırımlar daha belirgin hale gelecek ve dijital ortamda şüphesiz sahte ürün satışı uygulamalarının hızı kesilecektir. Bu uygulamalar yürürlüğe girene kadar tüketicilerin alışverişlerinde mümkün mertebe dikkatli olmaları; platformlarda satılan (gerçek fiyatına kıyasla) aşırı derecede düşük fiyatlı ürünlere şüpheyle yaklaşmaları tüketicinin yaşayabileceği zararı bir nebze azaltacaktır.