Anayasa Mahkemesi’nin(“AYM”)29 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 5/09/2023 tarihli kararında, mahkeme kararın gerektiği gibi icra edilmemesi sebebiyle başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

TALEP KONUSU

Başvurucu TSK bünyesinde astsubay olarak görev yapmakta iken; kişisel verileri kaydetme ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma isnadıyla yapılan yargılama sonucunda beraat etmiştir.

Daha sonra başvurucu aleyhine idari tahkikat süreci başlatılmış, kamu davasındaki iddianamesi yer alan suçlamalar gerekçe gösterilerek 27/1/2014 tarihli üçlü kararname ile TSK ile ilişiği kesilmiştir.

Başvurucu, bu işleme karşı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde iptal davası açmış, dava reddedilerek kesinleşmiş ve bu karar AYM’ye bireysel başvuru konusu edilmiştir. AYM, H.K. ve diğerleri(B. No: 2015/2738, 21/3/2018) kararında başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varmış ve yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir.

Yeniden yargılama sonucunda başvurucu lehine karar verilmiş ve bu kararda, başvurucunun memurluktan çıkarıldığı tarihten memurluğa iade edildiği tarihe kadarki hak edişlerinin başvurucuya ödeneceğine hükmedilmiştir.

Ancak kararı uygulayacak olan idare, başvurucunun bu süre içinde özel sektörde sigortalı olarak çalışıp kazandığı ücretleri yapacağı ödemeden mahsup ederek başvurucuya ödeme yapmıştır.

Başvurucu bu durumu yeniden mahkemeye taşımış ancak idare mahkemesi; maddi tazminat hesaplanırken hukuka aykırı işlem nedeniyle uğranılan kayıpların tam olarak belirlenmesi, elde edilen fayda ve gelirlerin de bu miktardan mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle işlemi hukuka uygun bularak davayı reddetmiş ve bu karar kesinleşmiştir.

Başvurucu, yapılan kesinti ile ilk derece mahkemesi tarafından lehine verilen kararının gereği gibi icra edilmediğini, bu durumun asıl elde edeceği tazminatı azaltarak mülkiyet hakkının ihlalini oluşturduğunu iddia etmiş ve AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuştur.

MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ

AYM vermiş olduğu kararda öncelikle mülkiyet hakkının konusunu nelerin oluşturabileceği üzerinde durmuş (Bkz. paragraf 21) ve başvurucunun işinden uzak tutulduğu döneme ilişkin ücretlerinin başvurucu yönünden mülkiyet hakkı kapsamında olduğunu değerlendirmiştir. (Bkz. paragraf 22)

Devamında ise, AYM Anayasanın 138. ile 125. maddelerine işaret ederek yasama ve yürütme organları ile idarenin, yargı kararlarını değiştirmeksizin uygulaması gerektiğine ve idarenin tüm işlem ve eylemlerinin yargı denemine tabii olduğu ilkesine vurgu yapmıştır. (Bkz. paragraf 26,30,35)

Bunun yanında, AYM, İdare Mahkemesi kararının gereklerinin 30 gün içinde yerine getirilmesini öngören 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 28. maddesi 1. fıkrasını da kararında vurgulamıştır. (Bkz. paragraf 30)  Bu madde hükmü şu şekildedir:

Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez ancak disiplin hükümleri saklıdır.

Bunlara ek olarak, AYM tarafından kararda bu ilkeler ve kanun maddeleri yanında; Hukuk Güvenliği ve Hukukun Üstünlüğü ilkelerinin sağlanması için,hukuka aykırılıkların tespit edilmesi dışında tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması gerektiği de vurgulanmış  (Bkz. paragraf 25) ve mülkiyet hakkına yapılan keyfi müdahaleye karşı etkin savunmada bulunabilme imkanının sağlanması gerektiğini, bunun mülkiyet hakkının kapsamında olduğu değerlendirmesi yapılmıştır .

Bu kapsamda, başvurucu lehine verilen ve kesinleşen kararın idare tarafından gereği gibi uygulanmaması, “Mahkeme Kararlarının Bağlayıcılığı İlkesi” nin ihlali olarak nitelendirilmiş, hem idarenin hem de başvurucunun açmış olduğu davaya bakan idare mahkemesinin bu ilkeye aykırı hareket ettiği AYM tarafından tespit edilmiştir. (Bkz. paragraf 34) Ayrıca kararda, başvurucu lehine kesinleşen kararda açıkça işten alma ve işe iade arasında geçen ücretlerinin iadesinin yazıldığı ve görevden alınma işleminin hukuka aykırılığının belirtildiği gözetildiğinde ödemenin mahsup olmaksızın yapılması gerektiğne hükmedilmiştir. (Bkz. paragraf 32,33)

Son olarak, idarenin bazı durumlarda kesinleşmiş kararın icrası noktasında takdir yetkisinin olabileceği ama bu yetkinin hiçbir zaman kararın gereklerini yerine getirmekten imtina etme şeklinde kullanılamayacağı ifade edilmiştir.  (Bkz. paragraf 31)

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, kesinleşen bir mahkeme kararının gereğini kendiliğinden ve tam olarak yerine getirmediğinden bahisle Anayasanın 138/4 maddesinin ve başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmış ve yeniden yargılama yapılması amacıyla dosya ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir.

Bu kararın uygulamaya etkilerinden bahsedilecek olursa; ilgili Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca kamu görevlileri de dahil olmak üzere benzer durumda olan kimseler mahkeme kararının gereği gibi icra edilmemesi nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlarını talep edebilecek ve aksi halde bireysel başvuru yoluna gidebileceklerdir.  

Konuya ilişkin olarak Resmi Gazete’ye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/11/20231129-8.pdf

Emirhan Can
Mehmet Eren Sapmaz
Stajyer Avukat | [email protected]