Bugün kullandığımız 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun Resmi Gazete’de ilan edilerek yürürlüğe girdiği 1950 yılından bu yana ülkemizde iş hayatına ilişkin yeni ihtiyaçların ortaya çıkması, sayısal anlamda iş mahkemelerinin yüklenmiş olduğu iş yükü ve işçi-işveren ilişkisinin toplumda arz ettiği önem nedeniyle bir süredir yeni bir İş Mahkemeleri Kanunu üzerinde çalışılmaktadır. Bu düşünce ile hazırlanan İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı (“Tasarı”), kısa bir süre önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülerek, kabul edilmiştir. Tasarı’nın çok yakın bir zamanda Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi beklenmektedir.

Aşağıda yer alan bilgilendirmenin, henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamış ve dolayısıyla yürürlüğe girmemiş bir kanun tasarısına ilişkin olduğunun bir kez daha altını çizmek isteriz.

1. Kuruluş

İş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde kurulur. İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince, bu Tasarı’daki usul ve esaslara göre bakılır.

2. İş Mahkemelerinde Yetki

İş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalının birden çok olması durumunda bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

İş kazasından doğan tazminat davalarında, iş kazasının veya zararın meydana geldiği yer ile zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

İş mahkemelerinin yetkilerine ilişkin olarak diğer kanunlarda yer alan hükümler saklıdır. Tasarı, bu sayılan yetki hükümlerine aykırı, taraflar arasındaki yetki sözleşmelerini geçersiz kılmaktadır.

3. Dava Şartı Olarak Arabuluculuk

Tasarı’nın getirdiği yeniliklerden en önemlisi arabuluculuk kurumunun dava şartı olarak düzenlenmesidir. Buna göre kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucuya başvurulmadan dava açılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilir. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu şart yerine getirilmez ise, başka bir deyişle arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslı veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneği dava dilekçesine eklenmez ise, davacıya bir haftalık kesin süre verilir; ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava usulden reddedilecektir.

  1. Hangi davalarda bu dava şartı aranır/aranmaz?

Tasarı’ya göre, arabuluculuk kurumuna; bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, ayrıca gemi adamlarının ve gazetecilerin iş davalarında başvurulması zorunlu olacaktır.

Öte yandan, Tasarı, iş kazası ve meslek hastalığı kaynaklı davalarda, arabuluculuk şartını aramamaktadır.

  • Arabuluculuk Bürosunun Yetkisi ve Yetkiye İtiraz Nasıl Yapılır?

Arabuluculuk Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabuluculardan arabuluculuk yapmak isteyenleri, varsa uzmanlık alanlarını da belirterek, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Komisyon başkanlıkları, bu listeleri kendi yargı çevrelerindeki arabuluculuk bürolarına, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirecekleri sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne gönderir.

Başvuru açılacak davada karşı tarafın, karşı taraf birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Arabulucu, komisyon başkanlıklarına bildirilen listeden arabuluculuk bürosu tarafından belirlenir. Ancak tarafların listede yer alan herhangi bir arabulucu üzerinde anlaşmaları hâlinde bu arabulucu görevlendirilir.

Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhal ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Buna göre (i) yetki itirazı reddedilmişse aynı arabulucu yeniden görevlendirilir; (ii) yetki itirazı kabul edilmişse, kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurularak yeni bir arabulucu görevlendirilir.

  • Arabuluculuk İşleminin Sonuçlanması Ne Kadar Zaman Alır?

Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir.

Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez.

  • Arabuluculuk Toplantılarına Katılmamanın Sonucu Nedir?

Tasarı, tarafların arabuluculuk faaliyetlerine katılmalarını teşvik etmek amacıyla, arabuluculuk toplantısına katılmayan tarafın yargılama sonunda, davayı kazansa bile, yargılama masraflarından sorumlu tutulmasını düzenlemiştir. Şöyle ki; taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile, yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine, açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.

Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir.

e. Arabuluculuk Masrafları Kim Tarafından Ödenir?

Arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşmaları hâlinde arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. Bu durumda ücret, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi’nin Birinci Kısmında belirlenen iki saatlik ücret tutarından az olamaz.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde, iki saatlik arabuluculuk ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenecektir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanacaktır.

İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde, işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı, arabuluculuk ücret miktarı olarak kabul edilecektir.

  • Arabuluculuk Sonunda İmzalanan Belgenin Niteliği Nedir?

Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır. Bu itibarla, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.

4. Tasarı ile Diğer Kanunlarda Yapılması Düşünülen Yenilikler

Tasarı ile getirilmesi düşünülen yeniliklerin bağlantılı bazı kanunlarda da revizyon getirmesi beklenmektedir. Örneğin; işe iade talepleri yönünden arabulucuya başvurma zorunluluğu getirildiği için bu talebi düzenleyen 4857 sayılı İş Kanununun 20’nci ve 21’inci maddelerinde değişiklik yapılması zarureti doğmaktadır. Buna göre, “Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilecektir”.

Ayrıca, mevcut İş Kanunu’nun 21 inci maddesinde düzenlenen ve uygulamada “işe başlatmama tazminatı” ile “boşta geçen süre alacağı” olarak nitelenen ücretin ay bazında değil (en çok dört aya kadar doğmuş ücret şeklinde değil), parasal miktar esaslı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Böylece işe iade konusunda mahkeme kararıyla hüküm altına alınan alacağın tahsili amacıyla yeni bir dava açılmasına gerek kalmayacak; işçinin dava tarihindeki ücreti esas alınacaktır.

Öte yandan, bilindiği gibi Türk Borçlar Kanunu uyarınca feshe bağlı kıdem, ihbar, kötü niyet ve ayrımcılık tazminatları ile yıllık izin ücreti on yıllık zamanaşımına tabidir. Tasarı’nın Genel Gerekçesi’nde belirtildiği üzere, bu sürenin de, işverenin çok uzun süre dava tehdidi altında kalmaması adına, dönemsel alacaklarda olduğu gibi beş yıl olarak değiştirilmesi öngörülmektedir.

Son olarak, Bölge adliye mahkemelerinin 20/7/2016 tarihi itibariyle tüm yurtta göreve başlamaları dikkate alınarak 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununda düzenlenen bazı uyuşmazlıklara ilişkin davaların, Yargıtay yerine bölge adliye mahkemesinde kesinleşmesi yine bu Tasarı kapsamında öngörülmektedir.

5. Geçiş Hükümleri ve Yürürlük Tarihi

Tasarının geçiş maddeleri incelendiğinde;

  • Mülga İş Mahkemeleri Kanunu uyarınca açılmış iş mahkemelerinin aynen devam edeceği, halen açılmış bulunan davaların, açıldıkları mahkemelerde devam edeceği düzenlenmiştir.

(ii) Tasarının dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalar hakkında uygulanmayacaktır.

(iii) Tasarının, dava şartı olarak arabuluculuk şartı öngören 3. maddesi ile İş Kanunu madde 20 ve 21’e değişiklik içeren Tasarının 11 ve 12. maddelerinin yürürlüğü, kanunun yayımı tarihinden üç ay sonraya ertelenmiş. Diğer hükümlerinin ise yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir.