Yakın zamanda oldukça konuşulan ancak henüz bir düzenlemesi ile karşılaşmadığımız ve mevcut olarak yasal bir zemini henüz bulunmayan Metaverse’de ödeme araçları, sanal arazi hak sahipliği gibi unsurlar, insanların yapabilecekleri sözleşmeler ve hukuki işlemlerin hangi kurallara tabii olacağı önem arz edecektir.  Metaverse terimi, sanal gerçeklik ortamında insanların mesafeli olarak birbirleriyle ile eş zamanlı olarak etkileşimde bulunabileceği, hukuki işlemler gerçekleştirebileceği kalıcı çevrimiçi 3 boyutlu sanal ortamları destekleyen, internetin varsayımsal bir yinelemesi olarak tanımlanabilecektir.

Metaverse adlı sanal ortamda, kullanıcıların, bağlayıcı olarak hukuki işlemlere taraf olabilecekleri kuşkusuzdur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, bu ortamda yapılan sözleşmeler, elektronik sözleşme sayılmakta olup, mesafeli sözleşmeler olarak kabul edilmektedirler. Borçlar Hukukuna hakim olan ilkelerin, geçerlilik koşullarının bu platformlarda da geçerli olacağı, aynı zamanda, Metaverse’de akdedilen sözleşmelerin, mesafeli sözleşmelere ilişkin yükümlülüklere tabii olacağı ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliğinde düzenlenen hükümlere ve taraflardan birinin tüketici olması halinde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’unda düzenlenen hükümlere uyulması gerektiği aşikardır. Aynı zamanda, Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da yer alan, elektronik ticaret hizmet sağlayıcı (elektronik ticaret pazar yerinde ya da kendine ait elektronik ticaret ortamında mal veya hizmetlerinin teminine yönelik sözleşme yapan ya da sipariş alan hizmet sağlayıcı) olarak faaliyet gösteren satıcıların yükümlülükleri ve sorumlulukları da bu platform aracılığıyla yapılan ticarette geçerli olacaktır. İlaveten, platformda gerçekleştirilen faaliyet sonucunda, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin kişisel veriler işleniyorsa, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda belirtilen yükümlülüklere de dikkat edilmesi gerekecektir.

Lakin, Metaverse’de akdedilecek sözleşmeler hakkında değerlendirme yapmadan önce, Metaverse platformlarında önemli bir ayrım yapılması gerekmektedir. Metaverse platformu, merkezileştirilmiş ve merkezi olmayan platformlar olarak ikiye ayrılmaktadır:

1. Merkezileştirilmiş Metaverse: Merkezileştirilmiş bir Metaverse, tek bir otoritenin bir Metaverse platformunu yönettiği ve kullanıcıların tüzel kişiliğin dahili sunucularına, şartlarına, politikalarına ve parametrelerine uyması gereken bir platformdur. Kullanıcıların etkileşimleri, kullandıkları tek Metaverse ile sınırlıdır. Bu nedenle kullanıcıların erişimi kısıtlıdır ve diğer kullanıcılarla paralel bir Metaverse’de etkileşimde bulunamazlar veya ticaret ve takas gibi faaliyetlere katılamazlar.    

2. Merkeziyetsiz Metaverse: Merkeziyetsiz Metaverse platformları, kullanıcıların akıllı sözleşmelerle düzenlendiği ve merkezi tek bir otoritenin olmadığı, kullanıcıların açık kaynaklı bir alan yaratmaya çalıştığı platformdur. Bu tür platformlarda akıllı sözleşme kuralları bağlayıcı olacaktır. Tek bir tüzel kişilik yerine, blok zinciri tabanlı bir Metaverse, esas olarak merkezi olmayan özerk bir organizasyon aracılığıyla kullanıcılar tarafından kontrol edilir. Kullanıcılar akıllı sözleşmeler aracılığıyla, ticaretin yanı sıra, yönetime karar verebilir, karar verme stratejilerine katılabilir, oy kullanabilir ve diğer rolleri yerine getirebilir.

Yukarıda anlatılan Metaverse sistemleri aracılığıyla ticaret yapmak isteyen satıcıların veya bu uygulamaları kullanmak isteyen tüketicilerin, merkezileştirilmiş veya merkeziyetsiz Metaverse tercih etmeleri kendi takdirlerine bağlı olmakla birlikte, her iki tür platformda da, blok zincir teknolojisi kullanılabilecektir. Burada belirtmek gerekir ki, aşağıda anlatılan blok zincir ve akıllı sözleşmelerin dezavantajları ve taşıdıkları riskler, merkeziyetsiz Metaverse alanında daha ciddi bir seviyeye ulaşabilecektir.  

Akıllı sözleşme ise, blok zincirlerde yer alan kullanıcıların akdettikleri sözleşmesel bir yazılımdır ve dijital algoritmik kodlar halinde düzenlenirler. Akıllı sözleşmeler, kurulmaları ve blok zincir veri tabanına kaydedilmeleri ile birlikte, kullanıcıların, yani tarafların, önceden mutabık kaldıkları sözleşmesel şartların gerçekleşmesi halinde, yine tarafların önceden belirlemiş oldukları edim borçlarının otomatik olarak tamamını veya bir kısmını hiçbir dış müdahale gerekmeksizin ifa edebilirler. Bu durum, blok zincir teknolojisi ile faaliyet gösterenlerin gizli kalmasına imkan da tanımaktadır.

Bu sistemin getirdiği gizlilik ve anonimlik, aynı zamanda Metaverse’de akdedilen sözleşmenin karşı tarafının gerçek kimliğini tespit etmeyi imkansız hale de getirebilecektir. Bu nedenle, bu faaliyetler sonucu doğabilecek uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin olarak da ek düzenlemeler veya çözümler getirilmesi gerekmektedir.

Bu sözleşmeler, blok zincir sistemi sayesinde bloklar aracılığıyla birbirlerine bağlı olan verilerden oluşurlar ve sisteme kaydedildikten sonra değiştirilemezler. Bu husus, bu türde sözleşmelerin güvenilirlik ve şeffaflık konularında avantajlarından biridir. Ancak, geriye dönük olarak değiştirilememe özelliği nedeniyle, bu tür sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklara ilişkin teknolojik bir takım çözüm yöntemleri getirilmesi gerekecektir. İlaveten, yukarıda da değinildiği üzere, akıllı sözleşmeler ile sözleşmede taraflara ait edim borçlarının otomatik olarak ifa edilmesi mümkün kılınmaktadır. Bu özellik nedeniyle, sair nedenlerle hukuken geçersiz olan sözleşmeler de kendilerini otomatik olarak ifa edecektir.

Aynı zamanda, sözleşmenin hazırlanması aşamasında yapılabilecek yazılım hataları, sözleşmenin geriye etkili olarak değiştirilememesi ve otomatik ifa kabiliyeti nedenleriyle değiştirilmesi mümkün olmayan hatalara neden olabilecektir.

Tüm bunların yanı sıra, mevcut koşullar ile akıllı sözleşmelerin hazırlanması oldukça fazla zaman almaktadır ve blok zincir sistemi aracılığıyla yapılan işlerde hız kazandırma özelliğini yitirmektedir. Bu sorunun da önüne geçilmesi amacıyla teknolojik yenilikler yapılması gerekmektedir.

Mevcut uygulama ile akıllı sözleşme akdetmek isteyen taraflar, üçüncü taraf hizmet sağlayıcılarına muhtaç durumdadır. Zira, sözleşmesel edimlerin sanal ortam dışındaki, dış dünyadaki bir borca bağlı olması halinde, sözleşmenin kendini ifa edebilmesi için, dış dünyada gerçekleşen ifayı, blok zincir sistemine ileten, “oracle” “isimli uygulamalar kullanılmaktadır. Bu noktada da, bu uygulamaların yanlış çalışması veya iletilen verinin gerçeği yansıtmaması ihtimalinde de hak kayıpları yaşanabilecektir.

Sonuç olarak, ileride Metaverse isimli sanal ortamlarda ticari faaliyet gösterebilecek ve bu doğrultuda akıllı sözleşmeler ile işlem yapacak kişilerin, bu sistemin tüm dezavantajlarını da göz önünde bulundurarak hareket etmesi gerekmektedir. Akıllı sözleşmelerin, Metaverse başta olmak üzere gelecekteki yenilik ve değişiklikleri desteklemesi için hala önemli bir geliştirme ihtiyacı olduğu aşikardır.     

Behiç Ateş Gülenç